Divitimden Damlayan
Yaşar Koç | Yönetim ve Strateji Uzmanı
21 Ağustos 2025 | Ankara
Sessiz Çığlığın Başlangıcı
Hayatın koridorları herkes için aynı değildir.
Bazıları çiçeklerle bezeli bir yolda yürürken,
bazıları dikenlerle kaplı bir yolda kanar.
Birinin güneşi şarkılarla karşıladığını görebilirsiniz,
bir başkası içinse sabah, karanlığın hiç bitmeyen bir devamıdır.
İnsan acısını çoğu zaman en sessiz anlarında yaşar.
Dudakları gülümseyebilir, gözleri parlayabilir;
ama içinde ruhunu sarsan fırtınalar kopmaktadır.
Çünkü en sessiz olanlar en çok ağlayanlardır.
Yalnızlığın İpliği
Bazen yalnızlık bir odadır,
bazen kalabalığın ortasında hissedilen boşluk.
Boğazına dolanmış görünmez bir iptir.
Kimse fark etmez;
çünkü ip görünmezdir,
ama her gün biraz daha sıkar, biraz daha kanatır seni.
Bu noktada ruh kendine şu soruları sorar:
“Kime aitim?”
“Beni gerçekten kim duyuyor?”
Ve çoğu zaman cevapsız kalan bu sorular,
kişiyi içinden çıkamayacağı bir labirente hapseder.
Toplumun Körlüğü
Her kayıptan sonra geride kalanlar şaşkına döner:
“Hiç belli etmedi…”
“Çok neşeliydi…”
“Nasıl olabilir ki?”
Oysa insanlar acılarını en iyi bir gülümsemenin ardına saklarlar.
Ama bakmaya cesaret edemeyiz;
çünkü başkasının yaralarına bakmak bize kendi yaralarımızı hatırlatır.
Ve toplum, başkalarının karanlığını görmezden gelerek kendi huzurunu korumaya çalışır.
Ancak unutulan bir şey var:
Kaybedilen her can, yalnızca bir birey için değil,
aynı zamanda bir aile, bir topluluk ve hatta bir toplum için de bir yaradır.
Kader mi, Çaresizlik mi?
Bazı düşünürler bu sonu,
insan özgür iradesinin nihai sınırı olarak görürler:
“Kendi kaderlerini kendileri şekillendirirler.”
Diğerleri ise bunu bir teslimiyet, boyun eğme biçimi olarak görürler.
Gerçek, bu iki uç nokta arasında yer alır:
İnsan ne tamamen özgürdür ne de tamamen mahkumdur.
Sadece taşıyamayacağı bir yükün altında ezilerek bir çıkış yolu arar.
Geride Kalanların Sorusu
Geride kalanlar, ömür boyu sürecek sorularla baş başa kalır:
“Daha dikkatli olsaydım…”
“Orada olsaydım…”
“Bir şey söyleseydim…”
Bu sorular hiçbir zaman yanıt bulmaz.
Ama kalbin derinliklerinde,
bir vicdan yükü olarak yaşam boyu taşınır.
Umudu Hatırlamak
Bütün bu karanlığın ortasında tek bir gerçek var:
İnsanlık kırılgandır.
Ve bazen küçük bir işaret,
bir ruhu hayata döndürmek için yeterlidir.
Bir gülümseme, bir dokunuş, sessiz bir “Seninleyim”…
Bunlar karanlığın ortasında açılan ışık pencereleridir.
Unutmayalım:
Bazen tek bir kelime, bir insanın
kaderini yeniden yazmaya yeter.
Bir Işık Dokunuşu
Karanlığın kaderi bize insanlığımızı hatırlatır.
Başkasının sessizliğini dinlemek, belki de onun kaderini değiştirmektir.
Belki de en büyük görevimiz,
bir başkasının yolunu küçücük bir ışık dokunuşuyla aydınlatmaktır.
Merhum Babama İthafen…