1. Haberler
  2. Genel
  3. Yaşar Koç yazdı! FAZLADAN İZAHAT, LİSANEN KABAHAT: ASTSUBAYIN YÜREĞİNDEKİ SESSİZ ÇIĞLIK

Yaşar Koç yazdı! FAZLADAN İZAHAT, LİSANEN KABAHAT: ASTSUBAYIN YÜREĞİNDEKİ SESSİZ ÇIĞLIK

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir hayatı kelimelere dökmek zordur. Hele ki o hayat dağların tepesinde, sınır karakollarında, mayınlı arazilerde, uçsuz bucaksız kışlalarda geçiyorsa… Her sabah evden çıkarken “Hakkını helal et!” diyen bir adamın, bir annenin, bir çocuğun hayatını anlatmak kolay değildir. Anlatmaya çalışırsınız ama her açıklama eksiktir. Çünkü yaşananlar satır aralarına sığmaz.

Yani bir noktada artık konuşmak istemezsiniz. Çünkü bilirsiniz ki:

Fazladan İzahatLisanen Kabahattir.

Astsubaylar bu ülkenin görünmeyen omurgasıdır.

Kar altında hendek kazanlar onlardır,

Helikopterlerle operasyonlara gidenler onlardır,

Telsiz başında gece gündüz çalışanlar onlardır…

Görünmeyeni omuzlayanlar onlardır.

Ama hak, hukuk ve itibar söz konusu olduğunda; ya unutuldu ya da yıllarca ertelendi.

Her platformda soruyoruz:

– Tazminat konusunda adalet neden hala sağlanmadı?

– Liyakate dayalı ilerleme hakkı neden bu kadar sınırlı?

– Emeklilikte yaşam onuruna yakışır bir sistem neden sağlanamıyor?

– Emekli olduğunuzda yıllarca emek neden geçersiz sayılıyor?

Bu sorular defalarca soruldu. Raporlarda açıklandı. Resmi toplantılarda açıklandı. Ama yıllar geçti, hiçbir cevap alınamadı.

Ve biz artık şunu diyoruz:

Astsubay olmak sadece rütbe sahibi olmak değildir.

Bir meslekten çok daha fazlasıdır; bir yaşam biçimidir.

Gecenin sessizliğinde devriye gezen ayakların sesidir,

Çocuğunun doğumunu kaçıran bir babanın iç çekişidir,

Aylardır kocasından haber alamayan bir annenin duasıdır,

Yılbaşında, bayramlarda, düğünlerde, cenazelerde yokluklarla sınanan bir hayatın adıdır.

Astsubay olmak önce vatan sonra nefes demektir.

Ama hak denince nedense akla ilk başkaları geliyor.

Sıra bize geldiğinde ya bütçe yetmiyor ya kanun yetmiyor ya da bizden sadece “sessiz kalmamız” bekleniyor.

Ve onurlu duruşumuzdan taviz vermemek için yıllarca sustuk.

Ama sustukça unutulduk.

Unutuldukça yıprandık.

Yıprandıkça açıklama yapmak zorunda kaldık.

Ve şimdi görüyoruz ki, bu izahların kendisi artık bir kabahate dönüşmüş.

Yıllarca kimse bu sessiz çabaların ardında ne olduğunu sormadı.

– Kaç vardiya, kaç nöbet sabahı eve dönmedi?

– Kaç kez tıbbi rapor olmadan görev yerlerine koşturuldular?

– Kaç çocuk “Babam ne iş yapıyor?” diye sorulduğunda tereddüt etti?

– Kaç eş, “Kocam sınırın ötesinde” dediklerinde anlamak yerine gözlerinde endişe gördü?

Ve tüm bunlara rağmen o astsubay suskun kaldı.

Çünkü “önce vatan” demek sadece bir slogan değildi, hayatının gerçeğiydi.

Suskun kaldı ama yüreği konuşmaya devam etti.

Ve şimdi yürekler dolu…

Artık sessizlik bile direnişe dönüştü.

Bu yüzden biz diyoruz ki:

Fazladan izah yok. Çünkü izahı hak eden değiliz; haklı olanız.

Yıllardır aynı sözcüklerle anlatmaya çalıştığımız şey aslında çok basit:

Adalet istiyoruz.

Şeref istiyoruz.

Emeğin karşılığını istiyoruz.

Emeklilikte insan onuruna yakışır bir hayat istiyoruz.

Yarının astsubaylarının bizden daha iyi şartlarda hizmet vermesini istiyoruz.

Ama her talebe karşılık bizim için çizilen çizgi aynıydı: “Kamuoyunun gözü önünde olmayın, çok konuşmayın, memnuniyetsizlik yaratmayın.”

Ancak bu talepler bir tatminsizlik değil, bir adalet arayışıdır.

Bu ses, susmaktan yorulmuş bir toplumun sesidir.

Bu mücadele, yıllardır omuzlarında sorumluluk taşıyan ama söz hakkı verilmeyenlerin mücadelesidir.

Yaptığımız her açıklamanın bir eylem olarak görülmesi, haklı taleplerimizin bir lütuf olarak algılanması bizi üzdü.

Ancak ne sorduk ne de şikâyet ettik.

Sadece hatırlattık.

Çünkü bu mücadele maaşla, rütbeyle, madalyayla açıklanamaz.

Bu mücadele mesleki gururun, yaşam tarzının ve onurun mücadelesidir.

Bağırmayız.

Tehdit etmeyiz.

Suçlamayız.

Sadece hatırlatırız.

Diyoruz ki:

– Bu vatan için gece gündüz çalışan astsubay artık görülmek istiyor.

– Yaptığı görevin karşılığı olan sosyal ve ekonomik haklarını talep ediyor.

– Sınıfsal farklılıklar gözetilmeksizin adil bir sisteme dahil olmak istiyor.

– Emekli olduğunda bir kenara atılmak istemiyor; saygıyla anılmak istiyor.

Çünkü biz kendimizi bu mesleğe adadık.

Ve yüreğiyle çalışan insanların duyulmaya hakkı vardır.

Başka izahat yok.

Artık “neden istediğimizi” açıklamamıza gerek yok.

Çünkü bu ülkenin dağlarında, sınırlarında, denizlerinde, hava üslerinde emeğimiz var.

Bu topraklarda barış varsa bu emeğin göz ardı edilmemesi gerekir.

Bu mücadele sessiz bir kalabalık değil, onurlu bir toplumun gururlu yürüyüşüdür.

Ve unutulmamalıdır ki:

Konuşmak için bağırmaya gerek yoktur.

Bazen bir bakış, bir duruş, bir sessizlik…

Her şeyin özetidir.

Fazladan izah etmeyeceğiz. Çünkü haklarımız nettir. 

Taleplerimiz meşrudur. Durduğumuz yer doğrudur.

Şimdi sıra sizde:

Bizi gerçekten anlayacak mısınız?

Yoksa tekrar, “Biraz daha izah eder misiniz?” diye mi soracaksınız?

Bizim cevabımız hazır:

Fazladan İzahat, Lisanen Kabahattir.

FAZLADAN İZAHAT, LİSANEN DEĞİL, VİCDANEN KABAHATTİR.

Kahraman Kıbrıs Şehitleri’ne İTHAFEN

Yaşar KOÇ 

16 Nisan 2025 ANKARA

Yaşar Koç yazdı! FAZLADAN İZAHAT, LİSANEN KABAHAT: ASTSUBAYIN YÜREĞİNDEKİ SESSİZ ÇIĞLIK
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Ahkam Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin